Perşembe günü ekranıma bir mail düşüyor, Cafrande’de yayınlanan George Orwell’ın “Neden yazıyorum” makalesini oku diye.
“Blog açacağım” dediğim 10 kişinin 6’sının sorduğu soruydu bu; ‘neden yazacaksın?’ Orwell’ın yazısını okuduktan sonra, bana da bir cesaret geldi, benim için bu blogu hazırlamaktaki en baskın dürtüleri sıralamak istedim.
- Farkındalık yaratmak isteği (Orwell’ın Politik amaç diye açıkladığı durum) İki konu var yüksek sesle söylemek istediğim tüm okurlara. İlki, bu çiftliğe giden yolun ismi “Başka türlüsü mümkün” köyüne davet etmek. Dışarıda başka bir dünya olduğunu bir de benden duyun demek. İnsanlar geziyor, herşeye yeniden başlıyor, başlayacak cesareti yaratıyor içinde. Konfor alanımızda oturarak yaratıcı olamayız. Acıya, üzüntüye rağmen değil, onlarla birlikte yaşamak, kurban olmak değil, seçimler yapmak. Size öğretilenin dışında çok şeyler oluyor, okuyun, çok okuyun, keşfedin, yaşayın, cesaretli olun. İkincisi ise yediğimiz gıdaların hem bizim hayatımız, hem çiftçilerin hayatı hem de toprağın sürdürülebilirliği için çok değerli olduğunun farkındalığını yaratmak… Malesef doğal yöntemlerle ve yerel tohum ile üretilmiş besinleri tükettiğimizde etkiyi bir anda göremiyoruz. Çünkü yeni ve güzel bir elbise aldığımızda ve aynada kendimizi onun içinde güzel gördüğümüzde hemen duygularımız okşanır, kendimizi canlanmış hissederiz. Sağlıklı bir gıda tükettiğimizde ise bunun organlarımız için ne kadar değerli olduğunu o anda göremeyiz. Bu yüzden de üşeniriz. İyi gıda tüketmek için ekolojik pazarlara gitmeyi erteleriz mesela. Alışveriş merkezlerinin içinde serin serin tekerlekli sepetlerimizi sürüp alışveriş yapmak daha kolay gelir, ürünlerin arkasındaki bilgileri okumadan alışveriş yapmak. Doğal olmayı sadece “dalından meyve toplamak” romantikliğinin bir adım daha ötesine geçirmek gerektiğini düşünüyorum. Sağlıklı beslenmeyi de birkaç gıdaya indirgemektense, gıda-toprak-üretici denklemi içinde düşünmek gerektiğine inanıyorum.
- “Yazamadan duramadım” dürtüsü (Orwell’ın Estetik Coşku diye açıkladığı durum) Yaşadıklarımı, deneyimlerimi, düşündüklerimi güzel bir hikayenin içinde, özenle seçilmiş kelimelerin akışında anlatma isteği. Günlük yazar gibi değil, içimdeki paylaşma dürtüsünü edebiyatla birleştirme arzusu bu. Kelime oyunları yapmak kimi zaman, bir olayın sıcaklığını karşı tarafa da hissettirmek yeri geldiğinde.. (Tabii bu alanda atılan adımlar henüz acemi, umarım gelişecek, yazdıkça ve okudukça)
- Kendini harekete geçirme gücü (Orwell’ın yazısında böyle bir madde yok, naçizane eklemem) Yazı beni harekete geçiren bir olgu. Kafamdakileri dışarı çıkarttıktan sonra kendime uzaktan bakıp “neredeyim” sorusunun cevabını gösteriyor bana kimi zaman. Beni birşey yapmaya ya da yapmamaya bile teşvik ediyor. Bazen yazmak için oturduğumda başlangıçtan çok farklı bir yerde buluyorum kendimi ve bunu seviyorum, bana içimdekileri gösterdiği için..
Orwell şöyle diyor “Yazmak ciddi bir iş değildir. Bir keyiftir o, bir kutlamadır. Yazarken eğleniyor olmalısınız.”
Ben çok eğleniyorum ve yazımı noktalayarak bu kutlamayı sessizlikle yaşamak istiyorum. İzninizle..