Fenerbahçe parkında yürüyoruz. Bir bankta oturduk..Denize, güneşin alçalışına, gelen geçen insanlara bakıyoruz. Bir anda, denizin hemen yanında tek başına yükselen ve dallarıyla çevresini kucaklayan ağaç dikkatimi cezbetti. Hemen altındaki bankta da bir sevgili çift, kitap okuyorlar üstelik. Aramızdaki sessizliği bir anda bozup, şu ağacın fotoğrafını çekmek istiyorum dedim. Başını çevirip bana baktı bi müddet, bakıştık. “Hadi kalk” dedi, “şimdi sen de ben de bu ağacın fotoğrafını çekeceğiz” ..Şaşırdım birden bu meydan okuyuşa, ama sevindim de, dudaklarıma yandan çarklı bir gülüş yayıldı..”İstediğin gibi dolaş şimdi ağacın çevresinde, sana göre en güzel açıdan fotoğrafı çek” dedi. Heyecanlandım iyice.. Başladım ağacın bir sağından bir solundan bakmaya, altında oturan çifti de kareye sokmak vardı aklımda, ama bir yandan ağacın kavrayışını göstermek istiyordum. “Oturduğun yerden fotoğraf çekilmez, onun çevresinde olacaksın, soluyacaksın onu” dedi… Yüzüne bakıp gülümsedim, oturduğum yerden kalkıp, onun kendimce en iyi açısını çekmek için çok yönlü düşünmek “ay bu ağaç çok güzel, hadi çekeyim” bayağılığından ve sıradanlığından kurtarmıştı beni. An’ı özelleştirmişti..Döndüm, dolaştım, sonunda buldum en sevdiğim açıyı ve çektim fotoğrafı..
Ona çektiğimi göstermeden “hadi sıra sende” dedim.. Tatlı bir rekabet duygusu girmişti, nereden çekecekti acaba? Benden farklı ne görecekti? Allahımm, bir fotoğraf çekmek ancak bu kadar zevk verebilirdi bana..Yandan bana bakışlar atarak yürüdü çevresinde sonra durdu bir yerde uzuncana ve çekti fotoğrafını..Hiç durup, açısının güzel olabileceğini düşündüğüm bir yer değildi orası benim için..Işık nasıl olacaktı ki orada derken, fotoğrafı gördüm ve sustum..
O ışık-gölge oyununu çok iyi oynamıştı ben ise odağımı çiftleri çekmeye verdiğim için hep onları dahil eden romantik açı kollamıştım..Bakış açısı..Ne gördüğümüz, hangi duygularla gördüğümüz nasıl farklı? Spontane gelişen bir olayda nasıl da tüm açıklığı ile çıkmıştı ortaya.. İkimizde birbirimize Bakış Aşısı vurmuştuk..