Sevinç Abla’nın çiftlikte bir deli kız dadası

– Sevinç abla iyi geceler, 10 dakika sonra dediğiniz yol ayrımının orada olacak otobüs
– Tamam kızım, biz de çıkıyoruz. Seni karşılarız.

Hayatı oluruna bırakınca, o minik su damlası sen, kavuşuyorsun nehirlerine, denizlerine… Bu cümleyi “tesadüf” adını verdiğim anların, başka anları nasıl ördüğünü ve o örgü yumağının peşinden giderken kendimi bulduğum denizleri fark ettiğimde söyledim. Sevinç Abla’nın çiftlik evindeki asma katta, tahtalardan yapılmış çatının küçük penceresinden geceyi aydınlatan sokak lambasına bakarken.

Sevinç Abla, köyde doğup büyümüş. Önceden gittiğim çiftliklerin sahibi hep sonradan çiftçi olanlardı. Eşi Hüsamettin amca (nam-ı diyar muhtar), oğlu İlke, annesi ve kayınvalidesi Hafize neneler (evet, ikisinin adı da Hafize) ve full-time gönüllüsü Emrah (nam-ı diyar göçebe) ile sevecen ve yardımsever bir ekibi var Sevin abla’nın. Bulunduğu köyde ilaçsız tarım yapan tek kişi sanırım. Gelen herkese bir şey gösterme gayreti içinde. Umutlu GünlerSorduğun soruların hiçbirini karşılıksız bırakmıyor. Sevinç abla olmasa, Muhtar cevap veriyor zaten 😊 O yüzden de Sevinç Abla’nın çiftlikten geçen gönüllüler tekrar tekrar uğruyorlar buraya. Bir rivayete göre büyükşehirden Çanakkale’ye göçen insanların %80’i bu evde gönüllükten geçmiş. Çiftlikte kaldığım süre boyunca, elim her işe değdi diyebilirim. Çapalama, Küçükkuyu’da pazarcılık, ekmek yapımı, odun kırma, ekim yapma, ağaç gölgeleri altında yorgunluk atma, buğday hasadı,  değirmen, bulgur yapımı, sarı kantaron yağı, güzel sohbetler, tavuk besleme, doğal yiyecekler, peynir kızartması, muhtarın salatası ve doğa….

Fukuoka’ya açık davet: Gelsin yapabiliyorsa burada yapsın

Sevinç abla ve Muhtar bendeki öğrenme isteğini görünce baya bir elimden tuttular. İlk işlerimden biri çapa yapmaktı. Karpuz ve mısır (yerel tohum) tohumlarının ekimi için araziye gittik. Muhtar, bana çapayı nasıl tutmam ve çapalamayı nasıl yapmam gerektiğini gösteriyordu. İlaç kullanmadıklarından dolayı, yabani otla mücadele etmek ve ekili şeyleri beslemek için sık sık bostanları çapalamak gerektiğini anlatırken ekledi:

– Fukuoka mı ne varmış, neymiş efendim, sulamayacakmışsın, olduğu gibi bırakacakmışsın, kendi yetişecekmiş… Bu yaz sıcağında bu fideleri sulama bakayım ne oluyor… Onun yaşadığı o Japonya’da hep yağmur yağıyordur, hava buradaki gibi 35 derece değildir, atıp tutuyordur, sulama yapmayın diye… Gelsin Çanakkale’de yapsın Fukoko’sunu…Davet ediyorum, aha arazi burada…IMG_6041
– (Gülüşüyoruz) Vallahi Muhtar, ben bilmiyorum Fukuoka’yı, ilk senden duydum, adam ne demiş onu da bilmiyorum ama çağrını iletirim.
– Sulamakla da bitmiyor ki, ekili şeyi beslemek için ve yabani ottan korumak için çapalamak lazım…
– Çapa önemli diyorsun
– Bu eller niye nasırlı diyorum (Gülüyor)

Sağlıklı atıştırmalık: Pestil ve Hafize nene

Arabayla eve dönüyoruz, evin bahçesinde Hafize nene ateşin başında, elinde kocaman bir tahta kaşık, kocaman kazan içinde bir şeyler kaynatıyor.
– Kolay gelsin Hafize Nene, yardım edeyim?
– Yok, ben yaparım. Şimdi altını kazıya kazıya yapmak gerekiyor, sen bilemeyebilirsin.
Gülüyorum, peki diyorum. Eve doğru yürüyüp, salondakilere laf atıyorum:
– Hafize nene herkese güvenmiyor hemen. İşi teslim etmiyor kolay kolay. Emrah gülerek lafa katılıyor:
IMG_6036– 90 yaşında ama hala saat gibi. Hani eskiden arkası anahtarlı saatler vardı. O anahtarı çevirirdin, sonra o dönmesini tamamlayana kadar çalardı saat. Hafize nene’de kendini bir kuruyor sabah 7’de, akşam 6’ya kadar hiç durmadan fıtı fıtı dönüyor ortada.
Gülüyoruz.
– Ya ben bu arada hiç pestil yemedim.
Sevinç abla katılıyor:
– Pestilleri çocukluğumuzda çerez niyetine annelerimiz elimize tutuştururdu, o zamanlar böyle fındık fıstık pek yok. Şimdi biraz unutulan lezzetler arasında maalesef. Ancak meyvenin şekerini içine hapsetmesi ve katkı maddesi olmamasıyla en güzel atıştırmalık.

William’ın ruhu tezgahta, Ceyda pazarda

Ertesi gün Küçükkuyu pazarına gideceğiz, o yüzden araba hazırlıkları var. Zeytinyağ şişeleri, güneşte kurutulmuş salça kavanozları, bulgur çuvalı, börülce çuvalı, fasulye çuvalı, biber turşu kavanozları, sirkeler, güzelde istiflenmiş yumurtalar, meyve kasaları, sıra sıra dizili nektarinler, domatesler, Çanakkale’nin meşhur domastesleri…
– Ne eksik kaldı?
– Sevinç ablan şimdi ekmek yapacak. Biz de elma, Bayramiç beyazı (beyaz nektarin) ve salatalık toplamaya gideceğiz. Ama önce ekmek fırınını yakalım…

Fırın yakılıp, ekmekler atıldıktan sonra hasada gidiyoruz. Önce elmalar:
– Valla Muhtar, elmanın 24 kez ilaçlandığını duyunca 1 senedir elma yemeyi bırakmıştım…Şimdi ilk defa elmayı hem toplayıp, hem yiyeceğim..IMG_5992
 – Bak şimdi göreceksin, ben bu bahçenin otlarını bile temizlemedim. Bu elma türüne… William’s spirit mi ne deniyor, ne demek o?
– William’ın ruhu (Gülüyoruz)
– Bu adamın ruhuna kurt gelmiyor pek, o yüzden ilaç da gerektirmiyor.
– (Gülüşmeler) Ruhu şad olsun

Elmaların çoğu küçük ve orta boyda, o kadar lezzetli ki, mayhoş bir tadı var. (Sevinç abladan dönüşte bu elmalardan arkadaşlarıma ve çevreme de gönderdim. Hepsinin söylediği ortak cümle şuydu:  aynı çocukluğumun elması gibi 😊)

3 Kasa getirmişiz. Ben, İlke ve Emrah kasalara elmaları dolduruyor. Muhtar sesleniyor:
– Yarın bu elmaları pazarda sen satarsın Ceyda diyor.
– O iş bende muhtar:  “Gel vatandaş, ilaçsız, hormonsuz elma bunlar. Gör tipini, bak tadına, al elmayı… Ellerimle topladım”
– Olmaz öyle. Bizim vatandaşa hormonsuz demeyeceksin, o zaman almıyorlar. İlla parıldayacak, hormonlu bir kırmızısı olacak (Gülüyoruz).

Elmalardan sonra, yediğim en güzel meyve Bayramiç beyazını topluyoruz… IMG_6029
O bildiğiniz nektarinlere benzemiyor, çok güzel bir tadı var. Beyaz nektarin diye satılıyor sanıyorum bazı yerlerde. Nektarinden sonra bostandan salatalık toplamaca. Tabii o arada kütür kütür de yiyoruz.

Güneş doğuyor, saat 5:00, pencereden dışarı bakıp bir süre kendime gelmeye çalışıyorum. Ama muhtar beklemez, 05:30 da yollara düşüyoruz. Önümüzde başka pazar araçları, Ayvacık- Küçükkuyu arasındaki o yolda mini bir yarış… “Game of Bazaarr” diyor Emrah, gülüşüyoruz. Arabalar yanaşıyor, kasalar iniyor, tezgahlar kuruluyor, pazarcılar arasında alışverişler oluyor, ürünler diziliyor, sabah erkenden yürüyüşe çıkmış insanlar uğrayıp kasadan seçiyor, restaurant sahipleri kasaları olduğu gibi alıp en güzellerini götürüyor, zabıtalar dolaşıyor… ve oturuyoruz. Saate bakıyorum… daha yeni sekiz olmuş!

IMG_6012

Pazarda Sevinç abla’nın hitap ettiği bir kitle var, öyle ki onlar sadece alışveriş yapmaya gelmiyor. Pazar çantalarını doldurduktan sonra geçiyorlar tezgahın arkasına, çaylar içiliyor, sohbetler ediliyor… Adeta sosyal bir ortam, en az 20 kişiyle tanıştım, ya şehirden göçmüşler, ya yazlıklarına gelmişler… Herkesin hikayesi ayrı. “Başka türlüsü mümkün” deniliyor ya hep, işte herkesin “başka”sı farklı, o başkanın kendin için ne olduğunu bulmakta mesele…

Akşam eve dönüyoruz, kaldığım yere doğru yürürken Sevinç Abla gülerek sesleniyor
– Yarın Karakılçık buğday hasadı olacak
– Erkenden mi? (Sesimde bir yorgun bir çocuğun çatallı tonu)
– Yok dadam (Köyde gençlere dada deniyor). Uyu sen, yoruldun, kahvaltıdan sonra gideriz.

Karakılçık buğday hasatı…Hayddiiii…

IMG_6125Öğleden sonra Buğday tarlasına gidiyoruz. Bu kısım benim en sevdiğim kısım oldu. Sevinç abla, eski zamanlarda buğday hasadını nasıl yaptıklarını anlatıyor:
– Sol elimizin ilk 3 parmağına bu gördüğün aparatı takardık. Ellik denir buna. Bunun ucundaki o kanca ile buğday başaklarını bir topar halinde önümüze doğru çeker, sonra sağ elimizdeki orakla sapların altından biçerdik… Bu ellik takılırdı ki, tek seferde daha fazla başak tutabilesin. Buğday biçileceği zaman tarlanın başında mesela on kişi tek sıra halinde dizilirdi. Başımızda da biri olurdu… “Haydiii” diye seslendi mi herkes aynı anda başlardı. “Haydiii, Hoppaa, oooyyy” diye sesler çıkara çıkara ilerlerdi herkes uyum içinde. Sen orakla kestikçe, bir yandan da buğday hışırdar, arkada sana müziği ile eşlik ederdi. 6764a8a3-7e56-4cdb-b7c0-d3031b2f9cb2Bazen gece hasatları olurdu. Köyün oğlanları dolunayda gelirdi hasada. Dolunay, fener gibi olur tarlalara. Sıcakta çalışamazsın ama o ay ışığının altında serin serin çok güzel çalışırsın. Köyde gelin olacak kimsenin buğday hasadı için tarlasına gidilirken, traktörlere herkes gelinin çeyizine hediyelik asardı. Mesela masa örtüsü hediye edeceksin, o asılırdı. (İç geçiriyor). Güzel adetlerdi… Bak şimdi kooocamann bir alet var geliyor 20 dakikada bitiriyor 7-10 dönümlük yeri. Tabii teknolojinin gelişmesi… iyi oldu, bizde başka şeylere zaman ayırıyoruz, ama o zamanların ruhu da başkaydı…

IMG_6112Biçer-döver buğdayı biçtikten sonra, traktör kasasının arkasına buğday tanelerini bir borunun ucundan boşalttı. Buğday tanelerinin bir kısmı un olmak için ayrıldı, bir kısmı da bulgur olmak üzere kazanda kaynatılmaya götürüldü… Buğday nasıl öğütülüyor görmek isteyince, Muhtar beni 4 kuşaktır değirmenci olan Erman beyin yanına götürdü. Eskiden su değirmenleri, su yardımıyla döndükçe bağlı olduğu taşı da döndürüp buğdayı öğütüyormuş. Şimdi ise taşı döndüren şey elektrikle çalışan kayışlar.

IMG_5989Buğdaylar dövüldü, un oldu, çuvallara konuldu. Biz de evin yolunu tuttuk, ekmek yapmaya gidiyorduk. Ben gönüllü çiftçi olma yoluna çıktığımda, üretim süreçlerini birebir deneyimlemek ve doğayla direk iletişim kurmak istediğimi söylemiştim kendime. Şimdi yediğim ekmeğin ana maddesi buğdaydan başlayıp, onun una nasıl dönüştüğünü, yediğim şeyin nasıl üretildiğini gördüm. Bu bana büyük bir keyif verdi… Marx’ın “yabancılaşmamak”tan kastettiği buydu sanırım? 😊

Sevinç Abla’nın bodrum mavisine boyalı kapılarından çıkarken daha umutluydum ve içimde şu cümleler yankılanıyordu:

Yaşasın üretmek, doğayla bir olmak,
Yaşasın ilaçsız tarım yaparak hem bizi hem doğayı koruyan çiftçiler
Yaşasın bana kucak açan Sevinç Abla’nın çiftlik
Ve selam olsun kanatlarını özgürce çırpan tüm kuşlara, yüce dağlara ve akışta olan suya…

Not: Sevinç Abla’nın çiftliğinden ürün almak isterseniz, Facebook’ta Sevinç Abla’nın Çiftlik sayfasını takip edebilir, ya da 05454414747 no’lu telefona mesaj atabilirsiniz.

One Comment Kendi yorumunu ekle

  1. oguzsuzen dedi ki:

    Gerçekten olağanüstü ve harika,sizi okurken adeta orada gibi hissettim,teşekkürler.

    Beğen

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s