Hayatımın en melankolik günlerinden birini yaşıyorum, 15 Mart 2017.
Hiçbir şeyden zevk almadığın, almak istemediğin, hatta tüm dünyanın senin gözyaşların için çalıştığına inandığın günler olur ya, ha işte onun bir demet olarak elime tutuşturulduğu gün işte o gün.
Tam ortası Mart’ın ve melankolinin, omuzlarım aşağı düşmüş bi şekilde ‘geçicek mi bu acaba?’ diye düşünüyorum. O sırada ofise öğle yemeğinden gelen birileri birşeyler anlatıyor, bir kulağımdan girip öbüründen çıkan sesler zinciri.
Gözümü kapatıp içimden yüksek sesle bağırıyorum. ‘ Hayatın halen devam etmesine gıcığım şu an. Biraz durur musunuz bayım melankoli yaşayan var burada. Herkes benimle birlikte üzülebilir mi lütfen’
İç meclisten bir başka ses yükseliyor birkaç saniyeden sonra, ‘saçma saçma konuşma, bu insanları durdursan doğayı nasıl durduracaksın’.
Ve bilinç o koca cümleden tek birini seçiyor, ‘doğa‘.
Gözümü açıp, sandalyemi dikleştirip TaTuTa’ya giriyorum, gönüllü olarak gidebileceğim çiftliklere bakmak için.
Harita’da sadece Ege-Akdeniz bölgesini dolaşıyorum, orada doğmuş biri olarak oranın havasını koklamaya ihtiyacım var..Ve ben omuzlarımı düşürürken, orada elma ağaçlarının uyanıp çiçek açtıklarını görmeye.
İznim yok, sadece haftasonu için gidebileceğim. Normalde bunu kabul etmeyebilirler ama önceki referanslarımı kullanarak şansımı deneyeceğim. Sonuçta belli ki kontağı atmış biri geliyor, ne kadar güvenilir olabilirim ki 🙂
Minik bir araştırmadan sonra Tatuta üzerinden Ali Kışlak Orman çiftliğine başvuruda bulunuyorum. neden gitmek istediğimi anlatıyorum kısaca. Veee, akşamına kabul maili geliyor. Hemen bir üstte de Ali Kışlak’tan gelen mail (aşağıda izni ile paylaşıyorum), heyecanla açıyorum ve bitirdiğimde hayatımın en ilginç haftasonunu geçireceğimi anlıyorum 🙂
“eveeeet .. hoşgeldin ..
iki günlüğüne gelinmez , diyorsun , amma ve lakin ,
ben ille de geleceğim , diyorsun .
vardır bir nedeni , dedim ben de ..
kurallarımız var , evet , ama kuralsızlık asıl felsefemiz .
kış aylarında birkaç gönüllü gelip gidiyor , nisan ayından itibaren hareketleneceğiz
yani şu anda sakiniz , kulübemizde yerimiz var , hoşgeldin .
iki günlüğüne kanatlanıp
büyük zahmetlere katlanıp
geliyorsan eğer
bu , benim için çok sevindiricidir
daha baharın kokuları sabah sislerini aralayıp yavaş yavaş burnumuzda tüterken
doğa / ağaçlar / dağlar , kış soğuklarının çıplaklıklarını yavaş yavaş
yeşile çiçeğe çılgın renklere giydirmeye çalışırken
yani sen bu çılgınlığa gelmiyorsun da şimdi
çılgınlığın doğuşuna
tomurcukların uyanışına
bahar olmaya geliyorsun
değer mi , diyorum .
beklentilerin
hangi ak dağların ak zirvelerinde
ya da
hangi okyanusların diplerindedir
bilemem
.
yani , hayal kırıklığı olmaz , umarım .
yani , umarım ,
iki günlüğüne de olsa
ayaklarım toprak
gözlerim gökyüzü
duygularım orman oldu
sevincini yaşarsın .
havaalanına geldin . servise bindin .
beni aradın ya da mesaj attın
nerede buluşacağımızı söylerim .
doğa’nın ışığı ve sevgisiyle.”
Dalaman havalimanından servislere doğru beni karşılayan çam kokusuyla yürüyorum. Çantamı alıp gittiğim ikinci çiftlik macerası bu.. Yeni bir heyecan..Servisten indiğimde beni Ali Bey karşılıyor. Karşısında minik ve temiz giyimli birini görünce, beni çıtkırıldım biri sanıp tereddütte kaldığını hissediyorum (sonra kendisi de söylüyor) Yol boyunca neden ve nasıl bu yola çıktığımı anlatıyorum, ve bizi köpeklerinin karşıladığı çiftliğe geliyoruz.
Çiftlikte neler yaptım, neler öğrendim, bir sonraki yazıda.
Doğa’nın ışığı ve sevgisiyle 😉
TaTuTa Ali Kışlak Orman
One Comment Kendi yorumunu ekle